Mücadeleye hazırım
Günün birinde tıpkı babaannem gibi, “Mevsimlerin de dengesi bozuldu, bahar görmez olduk” diyeceğimi hiç düşünmezdim ama son aylarda bir yandan sıcaklar, bir yandan hortumlar, kasırgalar derken benim de dengem bozuldu. Elbette iklim değişikliği haberlerini, Kyoto Protokolü’nü imzalayan ve imzalamayan ülkelerle ilgili tartışmaları, sera gazı salımlarının etkilerini elimden geldiğince takip etmeye çalışıyordum. Fakat sosyal medyada sürekli paylaşılan hortum görüntülerinden sonra iyice merak sardım bu konuya.
Mesela geçenlerde İTÜ’den bir öğretim üyesi, küresel ısınma nedeniyle Türkiye’nin artık yarı tropik iklime girdiğini söyledi. Yani bu durumda kavurucu sıcaklara, aşırı neme, kasırgalara, hortumlara alışmamız gerekiyor. Yok artık, daha neler!
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yeni değerlendirme raporu da Nisan’da açıklanmıştı. Tabii ki sürpriz yok: Dünya ısınıyor, buzullar eriyor, yaşam döngüleri değişiyor. Ve bütün bu değişiklikler insan ürünü!
Biliyorum, bunların hepsi çok moral bozucu ama umutsuzluğa kapılmak da yok! Bir yandan iklim değişikliğini önlemeye çalışırken diğer yandan da olan bitene ayak uydurmak zorundayız. Sıcaklar ya da soğuklar karşısında teknolojinin sunduğu imkanlardan faydalanıyoruz. Korunaklı plazalarda çalışıyor, klimalı ortamlarda yaşıyor, kendimizi olabildiğince iyi koruyoruz. Bu, işin uyum sağlamak kısmı. Ama uyum sağlamak, sorunu çözmek anlamına gelmiyor.
İklim değişikliği hem bugün hem de gelecek açısından çok ciddi bir tehlike. Ve her yerde paylaşılan hortum görüntüsü bu tehlikenin kendini ifade etme yollarından sadece biri. İklim değişikliğini engellemek için çok daha fazlasına ihtiyaç var. Bilinçlenmek, bilinçlendirmek, daha aktif bireyler olmak, daha duyarlı davranmak… Bireysel ya da kolektif çalışmalar konusunu hemen araştırmaya başlıyorum, bana en uygun gelenine katılacağım. Kesin karar verdim, harekete geçmeye hazırım!